DİLARA AKAY
DEAF & MUTE/AHRAZ
05 -30 April/Nisan 2016
Contemporary art discourse instructs that gender-limited descriptions and lists are not relevant anymore. Yet, many museums and institutions boast of organizing women artist exhibitions and retrospectives, with a conviction that the aesthetics they create and the sensibility they illustrate has its peculiar character and commitment. In particular, within the context of socio-political-cultural conflict regions the works of women artists are emphasized as critical reputations towards democratization, freedom of expression, gender rights and women rights.
In today’s contemporary art context of Turkey Dilara Akay is an artist and activist with multipurpose intentions. Her meticulously crafted metal sculptures, found object assemblages, ready-mades and installations expose clear and imaginative reference points to feminist values and principles, follows the path of Post-modern surrealist methods of three dimensional production and casts a spell of sensation and to the gaze of the society of spectacle. Her public art and performances extends her concepts and opinions on women emancipation, imposed gender identities, forms of political dominance on individual and social life, on manipulation of tradition and Modernism. Her works reflect her experience of finding her inner forces for social commitment as well as convey an energy to convince people to associate their experience with her work.
In her Kuad Gallery solo show, Akay has focused on her autobiographical past, displaying family relics and objects that recall sensible associations to these relics. This collection differs from a museological-memorial one in the way that the viewer can discover the history of her family objects and related events through the artworks Akay has produced. The relics consist of an embroidered lion and eagle, a carpet and a comb. These four objects are surrealistically revived in metal sculptures, reliefs, drawings and photography. The memory of her grandmother, who tragically died in one of Akay’s birthday is the key element in the exhibition. Before dying she wanted to be certain that Akay had secured particularly the lion embroidery.
Akay’s fidelity to this memory is also based on the current refugee crisis in Turkey and in the region; which only refers to grand narratives, such as political conflicts, war, displacements and statistics but never mentions the suffering individuals, family stories and lost lives.
Kuad Gallery has exhibited Akay’s work in “Small is Beautiful”, “Fine Tuned and Multiple” and “Multiples” exhibitions at Kuad and in Contemporary İstanbul 2015 art fair. Kuad is now proud to present her solo exhibition
Beral Madra
Dilara Akay explains the background of this exhibition;
I had an especially close relationship with my maternal grandmother, as I was her first grandchild, she regarded me as her youngest daughter instead of a granddaughter. Unfortunately, she passed away on my birthday. The day before her death, during our last conversation, she said “Remember, my lion is with you”. That is true, her lion, eagle, angels, comb and rug are still with me.
In this geography, it takes lots of courage, research and introspection to complete one’s personal, biographical jigsaw puzzle. While there are many clues, evidence to prove things is lost and/or destroyed. Witnesses of the past have been wiped out of annals of history long ago.
The first two women in my story are Fadime and Ahraz. My maternal great grandmother, Granny Fadime—or ‘Sister Bride’ as the neighbors in Kilise Village (‘which means village of church) of Adana province called her—was “a very silent, reticent woman, always performing the ritual prayers of Islam.”* Her older deaf and mute sister —who did not have a name and went only by the nickname Ahraz (which means ‘deaf and mute’)—“always stayed in her room, and helped us kids by hiding us there whenever we were in trouble with the elders in the house.”* These two sisters appear in my great grandfather’s family, but there is no known ancestral background. However, in official census records I found out that the name of Granny Fadime’s mother was Dudu and father of Dudu was Abdullah. The rest of the genealogy is what you would expect of an ordinary muslim family in Adana. Only the family relics speak of something else… My maternal grandmother Naime shares her grave with my uncle. Her mother Granny Fadime rests with my great grandfather’s family. Unfortunately, I could not find a grave for Ahraz.
In this exhibition, I wanted to reflect on the rights and demands of women who have been displaced and removed from their families, personal identities as well as to honor the memories of my family’s women: Dudu, Ahraz, Fadime and Naime highlighting the silent wealth they have passed along.
*Special thanks to my mother Özden who has supported my research of the women in my family.
******************************************************************************************
Çağdaş sanat söylemi cinsiyet-sınırlı tanımlamaların artık geçerli olmadığını belirtiyor. Buna karşın bir çok müze ve kurum, yarattıkları estetiğin ve duyumlanabilirliğin farklı özellikleri ve aidiyetleri olduğuna inanarak, kadın sanatçıların sergilerini ve retrospektiflerini yapmaktan dolayı gururlanıyor. Özellikle de siyasal, toplumsal, kültürel çatışkıların sürdüğü bölgelerde kadın sanatçıların yapıtlarının demokratikleşme, özgürlükler, kadın ve cinsiyet hakları açısından eleştirel itibar taşıdığı vurgulanıyor.
Günümüz Türkiye çağdaş sanat ortamında Dilara Akay çok yönlü amaçları olan bir sanatçı ve aktivisttir. Çok özenli çalışılmış metal heykelleri, bulunmuş nesnelerle üretilmiş asemblajları ve yerleştirmeleri feminist değerler ve ilkelere yaratıcı ve açık göndermeler yapar, üç boyutlu üretimleri Post-modern sürrealist yöntemlerin izlerini taşır ve gösteri toplumunun bakışını büyüler. Kamusal sanat ve performans üretimleri kadın özgürlüğü, siyasal baskı altındaki cinsel kimlikler, bireysel ve toplumsal yaşam biçimleri ve de gelenek ve Modernizmin manipülasyonları üstüne düşünce ve kavramlarını yansıtır. Yapıtları, toplumsal sorumluluğunu yerine getirmek için önce kendi iç gücünü keşfettiğini gösteren özellikler taşır; amaç bu enerjiyi insanlara yansıtarak onların kendi deneyimlerini kullanabilmelerine yardımcı olmaktır.
Kuad Galeri’deki kişisel sergisinde Akay, özyaşam öyküsündeki bir belleğe odaklanıyor ve ailesine ait değerli kalıntıları ve bu kalıntılara duyarlı çağrışımlar yaratacak yapıtları sunuyor. Bu koleksiyon bir müze-bellek sunumundan başka bir şeydir; izleyiciye bu aile nesnelerini ve onlara ilişkin olayları kendi yapıtları aracılığıyla keşfetme olanağı verir. Bir aslan ve bir kartalı gösteren iki nakış işi, bir halı ve bir taraktan oluşan değerli kalıntılar metal heykel, kabartma, desen ve fotoğraf olarak sürrealist yöntemlerle canlandırılmıştır. Serginin odak noktası Akay’ın bir yaş gününde ölen ve ölmeden önce “aslanım sende mi” diyerek, bu işi ona bıraktığından emin olmak isteyen büyük annesidir. Akay’ın bu değerli kalıntılara sadakati, bir açıdan da günümüzde Türkiye ve bölgesinde yaşanan mülteci krizini hedef alıyor. Akay, yalnız siyasal çatışkılar, savaş ve yersiz-yurtsuzlaştırmadan oluşan büyük anlatıların öne çıkarıldığı, bireylerin acıları, aile öyküleri ve yitirilmiş yaşamların unutulduğu gerçeğini vurguluyor
Kuad Galeri, “Küçük Güzeldir”, “İnce Ayarlı ve Çoğul” ve “Çoğaltmalar” sergilerinde ve Contemporary İstanbul 2015 sanat fuarında Dilara Akay’ın çeşitli yapıtlarını sunmuştur; kişisel sergisini yapmaktan dolayı onur duymaktadır.
Beral Madra
Dilara Akay bu sergisinin oluşum nedenini şu şekilde açıklıyor;
Anneannemle çok yakın bir ilişkimiz vardı, ilk torunu olarak sanki en küçük kızı gibi değer verirdi bana. Ve bir doğum günümde aramızdan ayrıldı. Bir gün önce vedalaşmamızda bana “Arslanım sende unutma” diye hatırlattı. Evet arslanı, kartalı, melekleri, tarağı, halısı bende.
Bu coğrafyada kişisel yapbozumuzu oluşturmak çok derin düşünme, araştırma ve cesaret istiyor. Gerçi ip uçları ortada ama gerçekliği ispat edecek kanıtlar yok edilmiş. Tanıklık yok edilmiş.
Hikayemin ilk kadınları; anneannemin annesi (Fadime Nenem, yani Adana / Kilise köyünde yaşayan komşularının isimlendirmesiyle ‘Gelin Abla’- “sessiz, hiç konuşmayan, namazında niyazında bir kadın”*) ve ablası (Ahraz-“ahraz yani sağır ve dilsizdi, ismi yoktu, Ahraz denirdi, hiç odasından çıkmazdı, evdekileri kızdırdığımızda onun odasına kaçardık, çocukları korurdu”*) geçmişlerini bilmediğimiz bir şekilde ve kimsesiz olarak büyük dedemin ailesinin içinde sahneye çıkıyorlar. Nüfus kütüklerinde Fadime Nenemin annesinin adını buldum: Dudu. Onun babası Abdullah. Sonrası bana emanet edilen işaretler dışında, bildiğiniz gibi… Anneannem Naime’nin mezarı dayımın yanında. Fadime Nenem büyük dedemin ailesiyle gömülü. Ahraz’ın mezarı bile yok, maalesef bulamadım.
Bu sergide; yerlerinden, ailelerinden, kimliklerinden edilmiş kadınların hak ve talepleri üzerine düşünmek; ailemin kadınları Dudu, Ahraz, Fadime ve Naime’nin bana ulaştırılan sessiz zenginliklerinin altını çizerek, hatıralarını onurlandırmak istedim.
*Araştırmalarımda her an beni destekleyen annem Özden’e sonsuz teşekkürler.