Uzlaşmayan sanatçılar da var

Radikal Kültür Sanat

09/04/2003

Sanat ve küresel ekonomi arasındaki sıkı ilişki ve uzlaşmaların içinden sıyrılabilen sanat yapıtları umut veriyor. Handan Börüteçene ve Tsoklis’in eleştirel çalışmaları bunun iki örneği

‘Kuşbeyin yönetiyor dünyayı’ diyor Allen Ginsberg, 14 Ekim 1980’de 04.30’da Dubrovnik’te Subrovka Oteli’nde yazdığı ‘Kuşbeyin’ adlı şiirinin başında (*).

Dünya çok yönlü bir karmaşa içine doğru yol alırken, şiddeti ve gerilimi beynimize ve ruhumuza sindire sindire yaşıyoruz. Sanatın bu ortamda değeri nedir? Böyle zamanlarda, şiddet ve sekse odaklanmış medya kültürü sönükleşiyor, ‘yüksek sanat’ beklenmedik biçimde önemli olmaya mı başlıyor? Sanatçılar ve sanat ‘değerli/güvenilir/sığınılacak’ olarak mı görülüyor?

Sanatla savaşın ilişkisini iki açıdan değerlendirmek olası: Bir açıdan, savaş karşıtı eylemlerde sanatçının ve sanat yapıtının işlevinin belirginleştiğini görüyoruz; ancak aynı zamanda ne denli zayıf/yalnız kaldığına da tanık oluyoruz. Kamuoyu yaratacak imajları olduğunu sanan Hollywood yıldızlarının çıkışları, Yoko Ono’nun tam sayfa ilanı, yerel sanat/kültür odaklarının eylem ve manifestoları, motoru çalışmaya başlamış savaş makinesinin gürültüsünde boğuluyor. 1970’li ve 80’li yılların iki kutuplu dünyasında ideolojik yapıtlarıyla ünlenip dolar zengini olan onlarca Avrupalı sanatçının ve küresel ekonomiyle bütünleşmiş çağdaş sanat sisteminin pek sesi duyulmuyor. Belki, bienallerde (haziranda Venedik, eylülde İstanbul) -yani iş işten geçmiş olduğunda- bir ses duyabiliriz…

Öteki açıdan da, sanatçının amacının ve sanat yapıtlarının işlevinin siyasal/ekonomik krizlere acil müdahale olmadığı çok açık; tam tersine görünürde bir yıkım yokken imlemek/uyarmak ya da geçmiş yıkımlar üstüne yeniden üretim yapmak sanatçının benimsediği uzun erimli bir amaç/işlev. Kuşkusuz bu tür bir işlevin etkisi, yumurta kapıya dayanınca gösterilen tepkiden çok daha derin…

Barışa ayrılmış çalışma

Bu bağlamda iki yapıtı gündeme getirmek istiyorum. İlki, 2002 Ağustos’unda Handan Börüteçene’nin Venedik’te Open 2002 için gerçekleştirdiği ‘Reserved for Peace’ (Barışa Ayrılmıştır) başlıklı işi, ikincisi de Tsoklis’in Tophane-i Amire’de 14 Mart’ta açılan ve mayısa kadar sürecek sergisi.

Börüteçene, kadın imgelemini irdeleyen Open 2002 için sentetik tuval üstüne dijital baskı ve altın iplik kullanarak 550×230 cm. ölçüsünde bir masa örtüsü gerçekleştirdi. Örtünün üstünde, ressam Andrea Vicentino’nun Palazzo Ducale’deki bir salona yaptığı 1571’de Osmanlı donanması ile Venedik/İspanya/Papalık donanmasının Lepanto (Korint Körfezi) savaşını gösteren resmin tıpkıbasımı yer alıyor. Bu resim 20. yüzyılın ikinci yarısındaki savaşlar, soykırımlar ve katliamların fotoğraflarından altın iplikle dikilmiş parçalarla karmaşık bir kolaj oluşturuyor. Örtüyü elektronik borsa şeritleri çerçeveliyor. Örtü, Thomas Mann’ın ‘Venedikte Ölüm’ kitabının sahnesi olan Lido’daki Hotel des Bains’in terasına yerleştirilen bir ziyafet masasında sergilendi. Bence, bu yapıt bugünlerde İstanbul’da da sergilenmeli. Börüteçene, henüz savaş bu denli gündemde yokken, anlaşılması güç bir sezgi ve öngörüyle Avrupa sanat ortamına bir savaş metaforu götürdü!

Tsoklis’in sergisi, 1920’lerde Türkiye’de yaşamış ve göç etmiş Rum ailelerin fotoğraflarından oluşuyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması, Ortadoğu haritasının değişmesi, insanların köklerinden kopması ve yaşamlarının altüst olması. Oysa biz şimdi bu yüksek teknoloji ürünlerinde (dijital fotoğraflar üstüne videolarla yapılmış müdahaleler) sanki güvendeymiş ve mutluymuş gibi görünen aileleri izliyoruz. Tsoklis, yeni felaketlere ve değişimlere gebe bir zaman diliminde, yine stratejik konumdaki İstanbul’da, gerçekte bir ülkenin azınlıklardan arındırılması gibi son derece ağır bir konuya, görsel olarak yumuşak, düşünsel olarak sert yaklaşıyor. Şimdiye değin albümlerde saklanan nostaljik fotoğrafların, video aracılığıyla, sürrealist yanılsamayla verilişinde hiciv var. Bastırılmış/yasaklanmış bir belleğin dışavurumunda ve mikro-tarihlerin gerçeğinde ise derin bir hüzün.

Sanat ve küresel siyaset/ekonomi arasındaki sıkı ideolojik ve maddi ilişki, sanat yapıtının içeriğinden biçimine, sanatçının düşüncesinden davranışlarına kadar uzanan büyüklü küçüklü çeşitli uzlaşmalar gerektirirken, bunun içinden fırlayıp çıkan sanat yapıtları umut veriyor doğrusu…

(*) Allen Ginsberg, Kuşbeyin!, Seçme Şiirler 1949-1985, Şehir Yayıncılık, 1991 (Çev.: C. Hakan Arslan)