Radikal Kültür Sanat
11/09/2001
Yüksek kültür nasıl derin bilgi ve birikimde temelleniyorsa tüketim kültürü de sınırsız deneyime bağlı. Türkiye’deki hemen bütün sanat dergilerinde, içinde yüksek kültür olsa bile, tüketim kültürüne boyun eğme görülüyor
Milliyet Sanat dergisi, yeni biçimi ve içeriğiyle gündeme gelirken, genel yayın yönetmeni Tuğrul Eryılmaz sanat dergilerindeki tekellere karşı olduğunu, popülerliğe kayma eleştirisini ciddiye almadığını açıkladı.
Milliyet Sanat dergisinin neden biçim ve içerik değiştirdiğinin gerekçeleri olarak ya da geçmişin çıkmazlarını açma anlamında, bu meydan okumanın Milliyet Sanat dergisi ve okuyucuları açısından olumlu sonuçlar vermesini dileriz.
Dergi konusu açılmışken sanat üretiminin kronikleşmiş dergi sorunlarına değinmekte yarar var.
Yüksek kültür nasıl derin bilgi ve birikimde temelleniyorsa, alçak kültür de sınırsız bir yaşantı/deneyime bağlı. Öte yandan, alçak kültürün günümüz sanat yapıtlarında ‘günlük yaşam’ olarak nasıl içselleştiğini de biliyoruz; yani ikisi zaten ayrılmaz bir bütün.
Underground dergiler
Bu nedenle konuyu tartışırken, yüksek kültür/alçak kültür yerine, yüksek kültür/tüketim kültürü ayrımından söz etmek daha doğru. Sanırım, popüler çizgi denilen şey de geniş kitlenin yaşantısını/deneyimini yansıtan alçak kültürü değil, tüketim kültürünü işaret ediyor.
Sanat dergilerine (yazın dergileri ve bilimsel dergiler dışında) bakıldığında, salt alçak kültürü temsil eden underground dergiler var, ancak salt yüksek kültür içeren bir dergi var mı, diye sorulabilir. Hemen bütün sanat dergilerinde içinde yüksek kültür olsa bile tüketim kültürüne boyun eğme görülüyor.
Bugüne değin, yüksek kültür-tüketim kültürü ayrımını belirginleştiren sanat dergilerini çıkaranların büyük bir bölümü sanatçıdır. Örneğin Mehmet Güleryüz (Kalın), Jale Erzen (Boyut), Halil Altındere-Vahit Tuna (Artİst), Doğan Paksoy (Türkiye’de Sanat ve Genç Sanat), Bedri Baykam (Skala).
Bu dergiler genelde, sanatçıların seslerini duyurmak için kullandıkları bir araç oluyor; özveriyle çıkıyor. Bunlar arasında salt yüksek kültürü temsil etmeye çalışanlar kısa sürede kapandı ya da düzensiz aralıklarla, parasal destek bulununca çıkıyor; ancak tüketim kültürüne yaklaşanlar ayakta kalıyor.
Öte yandan, mimarlık/tasarım dergilerinde salt yüksek kültür olarak sunulan mimarlık/tasarım, ister istemez tüketim kültürüne bağımlı; yapı sanayii bu dergileri destekliyor ve besliyor. Bu dergilerde görsel, nesnel sanat üretimi ise genellikle kısa haber olarak önde, dosya, söyleşi, eleştiri, tanıtım olarak arka bölümde yer allıyor.
Ne ki, mimarlıkta kitsch yerden yere vurulurken, iş sanata gelince tuhaftır, kitsche doğru bir eğilim başgösteriyor. Üçüncül bir resim üretimi gelip baş köşeye oturuyor.
Yüksek kültür/sanat moda ve dekorasyon dergilerinin de vazgeçilmez aksesuvarı oluyor; gündemdeki sanatçılar ve sergiler moda giysiler, şık ev ve atölye dekorları içinde görüntüleniyor, özel yaşamlar ile ilgili söyleşiler içine yüksek sanat görüşleri serpiştiriliyor.
Tüketici için yüksek zevk
Arkasına burjuvalaşma sürecinin yatırımını alan ve antika ve müzayede sektörü dergilerinde, tüketici için yüksek zevki geliştirici, okşayıcı görüntü ve yazıların yanında, resim piyasasına güveni sarsmayacak içerikte olması kaydıyla, görsel, nesnel sanat üretimiyle ilgili sayfalar yer alıyor.
Dünya yüksek kültürünün odağını oluşturan görsel, nesnel sanatın düşünsel/metinsel/görsel boyutu, Artforum, Flashart, Fireze, Kunstforum, Artpress gibi dergilerle yaygınlaştırılırken Türkiye’de kendine ancak tüketim kültürüne hizmet veren dergilerin arka sayfalarında bir aksesuvar olarak yer buluyor, dersek abartmış sayılmayız.
Türkiye’ye özgü kültür/sanat dergiciliği anlayışı içinde gelecekte olur mu bilmem, ama geçmişte görsel/nesnel sanat adına bir tekelleşmeden söz etmek de zor.
Çünkü, dergilerdeki görsel/nesnel sanat bir tekel oluşturamayacak kadar ikincil ve kısa ömürlü oluyor; kültür üreticileri olan yazarlar, düşük ücretlerle o dergi senin, bu dergi benim gezmek zorunda kalıyor; sunulan görsel/nesnel sanat ‘yüksek kültür’ ölçütlerini dolduramayacak kadar yüzeysel, rastlantısal ve eleştirel boyutu çok zayıf.
Tekel belli kişi ve kuruluşların kültüre/sanata ilişkin bilgiyi, deneyimi, kendilerine sağlanmış para ve yönetim gücünü kitlelerin yararına değil de kendi çıkarları için kullanmaları ise, arkada böyle bir alan olması gerekir. Dergilerde tekel oluşturacak kadar bir görsel/nesnel sanat kimliği olması için, köklü bir altyapısı olması, kapitalist süreç içinde kendine sağlam bir yer edinmesi gerekir.
Basın ve medya, çokuluslu şirket yapılarıyla,
günümüzde tüketim kültürünün hem öğesi hem temsilcisidir. Bu yapı içinden çıkan sanat dergilerinin yüksek kültürü tüketim kültürüyle harmanlaması beklenen bir sonuç. Türkiye’deki çok satışlı sanat dergisi yelpazesi bu harmanlamayı, tüketim kültürü yararına yapıyor. Yüksek kültürü temsil eden odaklar da az satışlı dergilerde varlığını sürdürüyor.
Bayağılığa yenilmemek
Sanat dergilerinin yeni biçimi, yüksek kültürü tüketim kültürü ile uzlaştırmak ve böylece toplumun farklı kesimlerinin taleplerine yanıt vererek, bu dergilerinin kadersizliğini yıkmak gibi sunuluyor. Bu durumda, yüksek kültürü tüketim kültürünün sığlığına, üçüncüllüğüne, sıradanlığına, bayağılığına yedirmemeyi becermek gerekiyor.
Çokuluslu yüksek kültür süreci şöyle işliyor: Çokuluslu tüketim kültürü kendini doyurabilmek için çokuluslu yüksek kültürü sömürmeye, yüksek kültür ise tüketim kültürünün kolay sindiremeyeceği şeyler üretmeye çalışıyor. Bakalım, kalorisi yüksek, sindirimi zor kültür üretimlerini bulun ve geniş kitlelere sunmayı beceren çok satan bir dergiyi kim çıkarabilecek?