Gürcistan’da ‘estetik direniş’

Radikal Kültür Sanat
19/08/2008

Güney Kafkasya 18 yıldır küreselleşme travması yaşıyor ve kalkınamıyor. Dayanılmaz ekonomik sıkıntı ve gergin siyasal ortam içinde sanatçılar bir tür ‘estetik direniş’ sayesinde üretebiliyorlar. Kasım ayında Türk sanatçıların da katılacağı Tiflis’teki Artisterium adlı etkinlik planlandığı gibi gerçekleşebilirse bu direnişin yeni bir mucizesi olacak

2006 yazında, Lübnan savaşı sırasında Beyrut sanat ortamı için yazmıştım, şimdi Tiflis için yazıyorum; barış günlerinde bütün güzellikleri ve dertleriyle gördüğüm kentleri savaş günlerinde anıyorum…

“Ben hala ikilem içindeyim. Tiflis’de Rus, Rusya’da Gürcü Kabul ediliyorum. Ana dilim Rusçadır; ama Rusya’da Gürcü aksanım olduğu söylenir. Aslında bu benim çıkarıma. Genel olarak sanatla uğraşanlar için sentez iyi bir şeydir. Büyük düşünürsün, etnikmiş, etnografiymiş, ulusal kökmüş gibi şeylere takılmazsın-kendi içinde iyidir, fantastiktir ve bana çoklu düşünme olanağı verir, önümde bol seçenek vardır. Bu sentez ilginçtir. Gürcistan’ın böyle bir yer olduğunu düşünüyorum; batı ve doğu arasında, tıpkı bir halının renkleri gibi herşeyin birbirine bağlı oduğu, kültürlerin karıştığı bir sınırdır. Bir sanatçı için mükemmel bir yerdir.”

Bir ülkeyi en iyi sanatçısı anlatır; 1957 Tiflis doğumlu sanatçı Oleg Timchenko’nun sözleri bunlar. Timchenko Gürcistan post-modernizmin en ünlü sanatçılarından birisi, İstanbul izleyicisi onun bir işini 2007 sonbaharında Siemens sanat galerisinde açılan Atmosfer 41∞ sergisinde gördü; diğer Gürcistanlı sanatçıları da… Sergi kataloğundaki yazımda Gürcistan çağdaş sanatının artalanından ve Türkiye’nin şimdi çok sıcak ilişkiler yürüttüğü bu komşusuyla Sovyet döneminde hiç ilişkisi olmadığından söz etmiştim. (bkz. www.siemenssanat.com)
Sovyet sonrası dönemde Türkiye’nin stratejik çıkarları doğrultusunda bu ülkelerle kurduğu ilişkiler içinde bir takım ikili kültür anlaşmaları var. Ancak bu anlaşmalar söz konusu siyasal stratejilere doğrudan hizmet ederse uygulanıyor. Sivil sanat ve kültür girişimleri bu anlaşmalar çerçevesinde asla desteklenmiyor; örneğin bir Karadeniz işbirliği kuruluşu var, bunun yapılanması içinde kültürel ilişkilerin desteklenmesi var, ama ben ikili projeler için ne zaman başvurdumsa yanıt bile vermediler! Bir sanat alış verişi varsa bu büyük ölçüde AB kültür operatörleri ve fonlarının gösterdiği ilgi bağlamında bir yol aldı denilebilir. Özellikle Tiflis’deki çağdaş sanat enerjisi ve bu enerjiyi diri tutan sanatçılar ve az sayıda kültür uzmanı bu onsekiz yıllık Sovyet sonrası dönemi içinde iki kuşak sanatçının küresel sanatla ilişkisini pekiştirdi.

Tiflis’e ilk kez 2003’de Paris’te yaşayan sanatçı Shalva Khakhanashvili’nin Nino Metrevelli’nin galerisinde, Fransız Kültür Merkezi ve Goethe Institut’da düzenlediği uluslararası ‘Kervansaray’ başlıklı sergide Türkiye’den Gül Ilgaz, Neriman Polat ve Nazif Topçuoğlu’nun işlerini sergilemek üzere gitmiştim. Siyasal ve ekonomik değişimin kentin dokusuna ve toplumun yaşamına nasıl ağır bir bedel ödettiği, buna karşın genellikle sanatçılardan oluşan girişimci bir grubun yeni bir kültür sanayinin kuruluşunu başlattığı da görülüyordu.
2004 Ekim’inde ikinci kez gittiğimde kentteki yenilenme ve dönüşüm şaşırtıcıydı; yeni kapitalistler geçmişe bağlı kalanları sollayıp geçmişti ve genç kuşak Sovyet dönemini bir öykü anlatır gibi anlatıyordu.

Bu kez aynı girişimci grup Art Caucasus başlığı altında Baku, Erivan, Moskova ve St Petersburg’dan gelen galeriler ve sanatçı gruplarıyla bir fuar başlattı. Fuar eski bir sebze ve meyva halinden yeni bir alış veriş merkezine dönüşmüş (Gürcü Ticaret Merkezi) binasında gerçekleştirildi; açışla 5000 kişinin geldiği söylendi. Dekoratif ve ikincil resim sunumlarının yanında Sovyet-sonrası ikilemleri irdeleyen, yeni düzeni ve günlük yaşamı eleştiren, kitlenin anlayışı ile bireysel öngörüleri yan yana getiren köktenci fotograflar, resimler ve yerleştirmeler yer alıyordu. Gürcü sanatçıların Moskova bağları gücünü yitirmemişti; Moskova Ulusal Çağdaş Sanat Merkezi (www.ncca.ru) Ünlü Prigov Ailesi grubu’nun yapıtlarını sergiledi. İliko Zautashvili, Valery Kocharov (aynı zamanda Rock yıldızı) Oleg Timchenko, Ira Kurmaeva, Rusiko Oat gibi sanatçılar ve onların yetiştirdiği gençler bu fuar sergisin iki yıl daha sürdürebildiler. Uluslararası koleksiyoncuların uğramadığı bir fuar yaşayamazdı…

Yeşim Ağaoğlu gidecek

Şimdilerde Tiflis sanat ortamı 4-9 Kasım arasında gerçekleşecek ARTİSTERİUM adlı yeni bir etkinliğe hazırlanıyordu. Ve, Türkiye’den Yeşim Ağaoğlu (Mayıs 2008’de Baku’da açtığı kişisel sergisi Tiflis’e taşınacak) ve genç küratör Deniz Erbaş’ın düzenlediği bir sergi bu etkinlikte yer alacak.
Centre for Global Coordination of Culture and Art adlı kuruluşun başkanı ve sanatçı Iliko Zautashvili yönetimindeki etkinliği Gürcistan Kültür, Anıtlar ve Spor Bakanlığı, Tiflis Devlet Tarih Müzesi, Tiflis Akademisi, Görsel Araştırmalar Merkezi destekliyor. Bu grup, güncel sanat estetiği ve üretimini 20.yy. ilk çeyreğinde bile var olan öncü bir sanat üretimine ve ARS adlı bir dergi çevresinde toplanan kübo-fütürist sanatçıların etkinliklerine dayandırıyor. Etkinliğin konusu ‘Modus operandi-Üçüncü Yolun Arayışı‘ olarak belirlenmiş.
Bu üçüncü yol, kuşkusuz önce Sovyet modernizminin, sonra küresel kapitalizmin dayattığı yollardan sonra bağımsız ve özgür bir yolu işaret ediyor. Kendini küresel sanat haritasına konumlandırmaya çalışan bütün bölge ülkelerinin sanat ortamları için yeni bir oluşum olarak sunuluyor; faklılıkların savunulması, kalıplaşmış sistem uygulamalarından kurtulmak, yaratıcılığın desteklenmesi, her ülkenin kendine özgü koşullar içinde yeni sunum biçimleri bulması gibi öneriler içeriyor. Bu başlık Gürcistan sanat ortamının iyimser ve geleceğe güvenen bakış açısını işaret ediyor ve nerdeyse sanatçıların siyasal gelişmelere gerçekçi yaklaşamadıkları izlenimi veriyor. Gürcistan, Fransa, Türkiye, Rusya, Almanya, ABD, İngiltere, Polonya, Azerbaycan, Ermenistan’dan sanatçıların katılacağı sergiler ve etkinliklerin Tiflis Tarih Müzesi’nde gerçekleştirilmesi planlanıyor ( bkz. www.artisterium.org).

Güney Kafkasya 18 yıldır küreselleşme travması yaşıyor ve kalkınamıyor; Erivan, Tiflis ve Bakü’de ki siyah ciplere, ‘casino’lara ve pırlantalı saat billboardlarına kimse aldanmasın… Bu ekonomik ve siyasal karmaşa içinde bu üç kentin çağdaş sanat ortamı, kişisel özverilerden beslenen ve AB fonlarından destek alan üretimiyle küresel ortamdaki etkin ama sessiz varlığını sürdürüyor. 2007 Venedik Bienali’nde bu ülkeleri görebildi sanat izleyicileri; ama pavyonlarının nasıl zor koşullarda açılabildiğini biliyoruz.
Dayanılmaz ekonomik sıkıntı ve gergin siyasal ortam içindeki bu sanatçılar nasıl üretebilirler, diye sorulunca bunun yanıtı ‘estetik direniş‘ oluyor…
Güney Kafkasya bölgesinde 18 yıllık Sovyet sonrası yıkıcı küreselleşme serüveni içinde çağdaş sanat üretimi ve etkinliklerinin değeri nedir? Gürcistan’daki gelişmenin son aşamasını simgeleyen ARTİSTERİUM, bu bir haftalık savaş sonrası koşullarının ardından gerçekleşebilirse, bu sorunun yanıtı da ‘sanatın değerine paha biçilemez‘ olacak…