Sanatçılarımızın Açılım Yolları
Düşünce bloklarını birleştirip yeni düşünce blokları oluşturmak anlamına gelen kolaj ve şürekası bugün sanatçılara açılımlar sağlıyor gibi görünüyor. Ne ki, bir yandan malzeme çoğulculuğu, bir yandan da sureti koruyamamanın sonucundaki ‘belleksizlik’, yinelemelere, melez biçimlere ve kişisel özellikler taşımayan genel geçer bir estetiğe dönüşüyor. Kimi sanatçılarda bu, iki boyuttan üç boyuta geçişi sağlayan, başlangıçtan bu yana, önce geleneksel sonra da modernist tuval resmini sorgulayan anlatım dilini, gerisin geriye götürerek, figüratif ya da soyut tuval resmi olarak karşımıza çıkarıyor. Başka bir değişle, tuval resmini açılıma sokmak işlevini taşıya kolaj, tuval resmine dönmek için bir araç durumuna getiriliyor. Bu çelişkiyle hesaplaşmak olanağı yoktur.
Bu yukarıda söz ettiğimiz birinci yoldur. Bu yol, izleyiciyle sanatı uzlaştırma amacıyla bizi, çoktan geçerliliğini yitirmiş modern sanat sınırları içinde tutmaya çalışmaktır.
Kimi sanatçılar da, açılım olanaklarını kullanarak yukarıda saydığımız türlerin en son durağı olan nesne sanatı’na varmıştır. Kolaj’dan nesne sanatı’na gelen yolda zorluklarla v çelişkilerle doludur.
Sanatçı, düşünürken ve yapıt üretirken, o güne kadar yapılanlardan sonra yapıt ürettiğinin bilincinde olmak ve her adımının hesabını vermek zorundadır. Örneğin, bu konuda Joseph Beuys şöyle diyor: “Bir sanayi ürününü müzeye koyup, bunun sanat olduğunu açıklayan Marcel Duchamp’ın ‘pissoir’ıyla attığı küçük adımdan tümüyle farklı olan şeylere gönderme yapan, antropolojik bir sanatla ilgileniyorum. Ussal olarak Duchamp bu deneyimini, bütün insanların sanatçı oldukları gerçeğine bağlamalıydı. Pissoir’ı kendi yapmadığına ve yalnız bir eşyanın yerini değiştirdiğine göre, bu ürünün gerçek yaratıcıları ve üreticileri yüzlerce başka bireydir.” Beuys, bu sözleriyle ve uygulamalarıyla Duchamp’a eleştirel bir bakış getirmiş ve hazır nesnenin açılımını değiştirmiştir. Bugün ise Marcel Duchamp ile başlayan sanatçı, Beuys’un bu eleştirisini göz ardı edemez.