Türkiye’de Minimalizm yaşanmamış, benimsenmemiş, kabul edilmemiş kavramlardan birisidir. Postmodern durumun ortaya çıkardığı Maksimalizm de bu nedenle, Minimalizm’e tepki olarak belirginleşmemiştir; nedensel temelden yoksundur. Türkiye’deki izleyiciler, bunu gibi, kökenleri yüzyılın başında Marcel Duchamp’ın hazır nesne kavramına ve Dada’ya dayanan 1960’lı ve 1970’li yıllardaki köktenci sanat devrimlerini, yukarıda açıklamaya çalıştığımız nedenlere bağlı olarak algılayamamış ve kabul edememişlerdir. Bugün Türkiye’de hala eşsiz sanat eseri düşüncesi geçerlidir.
Buradaki saptamam şudur: Modern projesine karşın, sanayileşme ve kapitalizm sürecine karşın, tarihsel sanat ölçütleri ve kavramları –inanması güç- ma yüzyılın başından bu yana, büyük ölçüde hiç bozulmadan durmaktadır ülkemizde.
Türkiye’de resim ya da heykeli bir amaç olmaktan çıkarıp, bir araç yapmaya çalışan sanatçılar, bugüne değin ‘azınlık’ olarak kalmıştır. Bu sanatçıların girdikleri yolları şöyle özetleyebiliriz:
Yolun başlangıcında, bütün yüzyıla damgasını basmış olan kolaj, assemblaj, montaj vardır. Bilindiği gibi bu, 1960’lı yılların sonuna doğru başlamıştır ve büyük ölçüde akademik eğitim kaynaklı, bir ölçüde de kitle kültürünün yüksek sanatla birleşmesidir. Kübist ve Fütürist yapıştırma eyleminden, Dada ve Sürrealist montajlara, assemblajlardan malzeme resmine, dekolajlara kadar geniş bir kavram ve biçim çoğulculuğu benimsenmiştir.