Gerçekte İstanbul halkı, Kazlıçeşme Gaz Fabrikası “faciasını” dekor olarak kullanan Seretonin 2 etkinliğine, çağdaş sanatın ne olup, ne olmadığını anlamak için gitmeliydi. Seretonin etkinlikleri köhneleşmiş sistemlere, ideolojik çelişkilere ve çıkarcı müdahalelere boğulmuş bir kültür ve sanat politikası içinde, kimlik parçalanmasından kurtulamayan ve elektronik çağın bilgi enflasyonu içinde çağdaş düşüncenin izini süremeyen bir kuşağın yaygarasıdır. Bu yaygara kimleri uyarmaktadır. İşçileri mi, gaz fabrikasını bu durumda bırakan yerel yönetimi mi, ya da işçilere çağdaş yaşam hakkı vermeyen hükümetleri mi, soykırımları, yeşil savaşları, terörü, radyo aktif sızmaları odalarındaki ekranlarda elektronik resim selinde izleyenleri mi? Müsamereleştirilmiş sözde Fluxus ve Happening gösterileri mi, sanat yapıtlarına benzeyen oyuncaklar mı, reklam dilini kullanan resimler mi, yoksa moda dergilerine verilen röportajlar mı uyarıcı olacaktır?
Uluslararası bir “Kültür Başkenti” olması istenen ve İstanbul için bir yüz karası olan Kazlıçeşme Gaz fabrikası ve işçileri “çağdaş sanat” ve “avangardizm” yaptıklarını ileri süren eklektik neo-idealist ve neo-romantik bir grup sanatçının ve sanatçı olmak isteyen kişiler tarafından sorumsuzca kullanılmıştır. Bu bencilliğe ve aldatmacaya bütün basın ve medyalar da alet olduktan sonra, İstanbul izleyicisine aradaki “farkı” anlama olanağı kalmamış ve bir çelişki yaşatılmıştır.