Anons Dergisi
Mayıs-Haziran 1992
MSÜ İstanbul Resim Heykel Müzesi’ndeki Sanat, Texnh / On dört Türk Sanatçı ve Yunan Çağdaş Sanat sergisi 1989’dan bu yana yapılan bir çalışmanın ve birkaç etkinliğin sonucudur. Serginin oluşumunda iki ana neden vardır. Birincisi her iki ülkenin sanatçılarının karşılıklı olarak bir yakınlaşma isteği göstermeleridir. İkincisi ise, Afi Strouza ile 1989’da Bari^de Akdeniz Ülkeleri Çağdaş Sanat sergisinde karşılaşmamızdan bu yana, her iki ülkenin dünya sanatı içindeki konumu, ülkemizin resmi sanat politikasının durumu, 20.yy sanat gelişmeleri içinde ülkemizin tarihsel sanatı ve kültürün taşıdığı önem üstünde tartışıp, ortak sorunlarımıza ortak çözümler bulabileceğimize karar vermemizdir. Yunanistan il aramızdaki şiir, yazın ve halk müziği alanlarındaki ilişkilerde birbirine tarihsel, geleneksel, bölgesel bağlamda yakınlık duyan iki halkın doğal isteği etken olmuştur. Bu istek, bütün siyasal çekişmelerin üstüne çıkıp, kendi yolunun bulmuştur. Bu kez, bu ilişkinin “çağdaş sanat” üretimi açısından da kurulmasının gerekliliğinin bilincinde olan kişi ve kuruluşlar çok ilginç bir işbirliği içinde biraraya geldiler; sanatçılar, biz sergi yapımcıları, müze yönetimi, başsponsorlarımız, Anadolu Sigorta, Ma Matbaacılık, Marshall Boya, Vernik A.Ş ve katalogumuzda adını belirttiğimiz herkes, serginin özellikle bu yönü dolayısıyla katkıda bulundular.
Kültür farklılıkları dolayısıyla ülke parçalanmalarına, azınlık çatışmalarına, savaş ve terör eylemine sahne olan bölgemizde, bu tür bir sanat işbirliği ya da sanat karşılaşması, sanatçıların ve aydınların bu olaylara bakış açısını nesnel ve görsel olarak ortaya koymaktadır. Aynı tür karşılaşmaların, birlikteliklerin bölgemizdeki bütün ülkelerle gerçekleşmesinde büyük yarar var; siyasal, ekonomik, toplumsal yozlaşmaların karşısında bu bölgede yaşayan sanatçının tavrını ortaya koyacaktır, bu. Aynı zamanda, Avrupa ve ABD açısından periferal olarak tanımlanan bu bölgenin, bu söz konusu periferallik içinde nasıl bir sanat ürettiğinin bir biçimde de ortaya konması gerekiyor. Bu da ancak, bölge ülkeleri sanatçılarının sağlıklı bir iletişim içinde olmasıyla gerçekleşebilir. Başka bir değişle, merkez ülkelere göre, bir periferal sanat olgusu varsa, bu olgunun ne olduğunu açık ve seçik bir biçimde vurgulamalıyız. Çünkü, ancak o zaman farklılıkların niteliğinin tartışılacağı bir ortam doğacaktır. Bugüne değin, ya da bir yüzyıl boyunca yalnız merkez ülkelerin sanat üretimlerinin üstün niteliklerinden söz edildi, ya da merkez ülkelerin sanatlarının üstün nitelikleri, periferal ülkelerin sanat üretimlerinin niteliksizliğine gör değerlendirildi. Bunun değişmesi için çalışmalıyız. Bu sergi, bu çalışmalardan birisidir.