Bu bağlamda, örneğin Rus sanatçıların özellikle olanaklar ve olanaksızlıklar arasında sınırda, bir geçit dönemi yaşıyor olmaları açıkça belirgindir. Modernizmi, modernizasyon olarak geçiren ülkelerde post-modernizmin sonuçları böyle oluyor. Bu sanatçıların bilgilenme perhizine girip, bir özümseme dönemi geçirmelerini beklememiz gerekiyor.
Sergilerin ülkelere göre dizilmiş olması, bienal kavramıyla çelişkiye düşen bir durum olarak dikkat çekiyordu. Ülkeler arasındaki olanak farklılığı öne geçerek, izleyicilerin sanatçılar arasındaki kültürel farklılığı yorumlamasına engel oldu. Eğer biz, Daimen Hirst’ün işlerinin yanında bir Bulgar sanatçının işlerini görseydik, “kültürel farklılık” kavramı amacına ulaşmış olacaktı.
Bienal için seçilen “kültürel farklılık” kavramı 80’lerin başından bu yana, Avrupa’da ve ABD’de düzenlenen sergilerde yer aldığı için, Türkiye’nin bu kavrama yeni bir bakış açısı getirmesi önemli bir beklentiydi. Türkiye, bugün tam anlamıyla Doğu-Batı, Kuzey-Güney etkilerinin karıştığı bir konumdaysa, kültürel farklılığı bakış açısının “farklı” olması gerekirdi.
Avrupa ve ABD, emperyalizm ve emperyalizm sonrası bir günah çıkartma psikolojisiyle küresel kültüre yaklaşırken, bizim “farklı” konumumuzun bilincinde olup, öneri ve seçeneklerimizi açıkça ortaya koymamız yerinde bir kimlik gösterisi olabilirdi; başka bir değişle bu “kültürel farklılık” kavramının Orta Doğu ve Uzak Doğu bölümü eksikti. Geçmişte ve şimdilerde İstanbul’un mekan ruhunda yalnız Batı’dan ve Kuzey’den gelenler değil, Doğu’dan gelenler de vardır. Kortun, böyle bir çalışma yapsaydı, uluslararası sanat ortamına, sayısız benzerlerinden “farklı” bir sergi sunmuş olacaktı; protagonist olma fırsatı bu “farkı” göstermekte saklıydı!
Bienal danışmanı Erzen, sergilerin tek çatı altında birleştirilmesi yoluyla, izleyiciye algılama kolaylığı sağladığından söz ederken, bienal düzenleyicisi Vasıf Kortun, bienal etkinliklerine koşut ya da karşıt olarak Kazlıçeşme Gaz fabrikasında düzenlenen Seretonin 2 etkinliklerine düzenleyici (bir söylentiye göre de sanatçı) olarak katılarak, izleyicinin algılama gücünü zorladı. Danışman ile yorumcu arasındaki bu çelişkiyi nasıl yorumlayacağız bilemiyorum. Ancak, İstanbul halkının bienal ve Seretonin arasındaki çelişkiyi anlayıp anlamadığını bilmek isterdim.